Erich Fromm- Sevme Sanatı

Cennet Ceylan
5 min readApr 10, 2020

--

Merhaba,

Bu yazımı okumuş olduğum, beğendiğim, gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim Erich Fromm’un Sevme Sanatı kitabından alıntılar yaparak okuma isteğinizi artıracak, kitap hakkında bilgi sahibi olacağınızı amaçlayarak kaleme alıyorum.

Psikoloji türündedir. Kendinizden, yaşamdan yaşadığınız insan ilişkilerinden kesitler bulacağınız, kafanızdaki sevgiye dair soru işaretlerini gidereceğinizi düşündüğüm bir kitap. Kitabın ön sözünden önce bu alıntı bulunuyor hoşuma gitmişti onu da buraya bırakıyorum.

Sevgi kavramıyla başlayan, sevginin anne babayla çocuk arasındaki sevgi, sevginin nesneleri (kardeşlik sevgisi, anne sevgisi, baba sevgisi…) çağdaş batı toplumundaki sevgi ve sevginin uygulanması konu başlıklarını içerir.

“Birçok kişi sevme sorununu ilkel bir biçimde ele almakta, kendi sevebilme gücünden sevme ediminden çok sevilme olarak görmektedir. Onlar için sorun, nasıl sevilebilecekleri, nasıl sevimli olabilecekleridir. Bu amaçlarını gerçekleştirmek için çeşitli yollar denerler. Özellikle erkeklerin kullandığı bu yollardan biri, güçlü olmak, toplumsal konumlarının elverdiği oranda güçlü ve paralı olmaktır. Kadınların başvurdukları bir yol ise, endamına, giyimine özen göstererek çekici olmaktır. Kibar olmak, ilgi çekici konuşmalar yapmak, yardımsever, alçak gönüllü görünüp kimseyi incitmemek, kendilerini çekici kılmak için kadın ve erkelerin birlikte başvurdukları diğer yollardır.”

“Sevgi, insanın varoluş sorunun yanıtıdır.”

“İnsanlar sevmenin kolay olduğunu ancak sevecek ya da sevilecek doğru nesneyi bulmanın güç olduğunu düşünürler.”

“Ortak yaşam birliğinin edilgen biçimi, boyun eğiş, bilimsel bir deyişle mezoşizmdir. Mezoşist kişi, kendisini yöneten, yönlendiren, koruyan, adeta yaşamının oksijeni olan kişinin ana parçası haline getirerek soyutlanıp ayrı olmanın katlanılmaz duygusundan kaçar.”

“Ortak yaşama birliğine etken örnek hükmetme ya da ruh bilimsel bir deyim olarak, mezoşizmin karşıtı olan sadizmdir. Sadist kişi, kendi yalnızlık ve hapsolmuşluk duygularından bir başka kişiyi kendi parçası haline getirerek kurtulmak ister. Kendisine tapan bir başka kişi sayesinde kendisini yüceltip abartır.”

“Kapitalist toplumda eşitliğin anlamı değiştirilmiştir. Eşitlikle kastedilen, bireyselliğini yitirmiş insanların, otomatların eşitliğidir. Bugün eşitlik birlikten çok ayrılık anlamına gelmektedir. Bu soyutlamarın aynılığı aynı işte çalışan, aynı biçimde eğlenip aynı gazeteyi okuyan, düşünceleri, duyguları aynı olan insanların aynılığıdır.”

“Asıl sevgi, özünde çıkarsızdır. Sevmeyi bilmeyenler, kendinden hep ödün verdiklerini düşünürler. Belki de bu nedenledir ki karşısından sürekli bir şey beklerler. Bu bekleyiş ise tüccar zihniyete sahip bir karakterin ürünüdür!”

Sevmiyoruz! Evet, hem de hiçbir şeyi sevmiyoruz. Kendimizi bile… Yaşamın getirdiği pek çok şeyi sorgulamadan hayatımıza sokuyoruz ve bununla mutlu olduğumuzu düşünüyoruz. Oysa tükeniyoruz, yabancılaşıyoruz. Derin mutsuzluklarda kayboluyoruz. Peki neden?

“Çağımızın insanı vitrinlere bakmakla, peşin olsun, taksitle olsun alabileceği her şeyi satın almakla mutlu olabilmektedir. Çağımızdaki insanlar öbür insanlara da aynı açıdan bakarlar. Erkek için çekici bir kız- kadın için de çekici bir erkek- peşinden koşulacak ganimetlerdir. “Çekicilik” çoğu zaman, kişilik pazarında çok tutulan, çok aranan özelliklerden yapılmış bir pakettir. Kişiyi çekici yapan şeyler, gerek vücut, gerekse kafa bakımından zamanın modasına bağlıdır… İnsanlar arası ilişkilerin de mal mülk ve iş pazarında geçerli olan yöntemlere göre yönetilmesine şaşmamak gerekir.”

“Sevginin etkin özelliği, en genel biçimde şöyle tanımlanabilir: Sevgi vermektir, almak değildir. Kişiliği gelişmemiş, alıcılık, sömürücülük ya da istifçilikten öteye geçmemiş birisi, verme eylemini birisi uğruna bir şeyden vazgeçmek olarak algılar. Tüccar anlayışlı kişi, vermeye hazırdır, ama ancak bir şey alma karşılığında; bir şey alamadan vermek onun gözünde kandırılmak demektir. Yaradılıştan yaratıcı olmayanlar vermeyi bir yoksunlaşma sayarlar.”

“Madde evreninde vermek, zengin olmak demektir çok şeyi olan değil, çok veren zengindir. Bir şey yitirmekten korkan istifçi, ruh bilim diliyle söylersek yoksuldur”

“Verme unsurunun dışında, sevmenin etken özü, sevginin her türü için geçerli olan belli temel unsurlarla da ortaya çıkar. Bunlar; ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgidir.”

Kitapta dikkatimi çeken bir şeyi daha söylemeden geçmek istemedim yazarımız büyük İslâm şairi Rumi diyerek Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmîden alıntı yapmıştı.

[“Gerçekte, asla sevgilisince aranmadan ortaya çıkmaz sevgili.

Sevginin yıldırımı düştü mü bir yüreğe, bil ki sevgi baş verir o yürekte.

Yüreğinde büyümeye başladı mı tanrı sevgisi, hiç kuşku yok ki sevmeye başlamıştır tanrı seni.

Öbür el olmadan ses çıkmaz tek elden.

Tanrısal bilgelik kaderdir ve tanrının hükmü birbirimizin sevgilisi kılmıştır bizi.

Alnımıza yazılan yazı uyarınca her parçası evrenin eşleşiyor diğer parçasıyla.

Akıllılara göre gök erkektir, yer kadın: yer besler, büyütür göğün attıklarını.

Yer sıcağını yitirince, gök ısıtır onu, tazeliğini ve nemini yitirince, gök yeniler onu.

Ve yer ev kadınlığıyla uğraşır: çocuklara göz kulak olur ve onları beslemeyi üstlenir.

Göğe ve yer akıllı varlıklarmış gibi bakın, zira onlar akıllı varlıkların yaptıklarını yapıyorlar.

Bu iki şey birbirlerinden zevk almıyorlarsa eğer, ne diye sevgililer gibi sarmaş dolaş duruyorlar?

Nasıl açar çiçekler, bahar dalları?

Göğün suyu ısısı ne üretecekti o zaman?

Nasıl tanrı erkeğin ve kadının içine, birbirleriyle dünyayı yok olmaktan koruyacak isteği vermişse, her varlık parçasına da, diğer parçaya karşı istek aşıladı.

Gündüz ve gece düşman görülürler dıştan, oysa aynı amaca hizmet ederler.

Her biri ortak işlerini tamamlamak için birbirini sevmektedirler.

Gece olmazsa, insanoğlunun bedeni hiçbir kazanç elde etmez, gündüz harcayacak hiçbir şeyi olmaz elinde.”]

“Sadece sıcaklığın ve yiyeceğin olumlu uyarımını duyar ama henüz sıcaklık ve yiyeceği kaynağından, anadan ayıramaz. Anne, sıcaklık, anne yiyecektir, anne güven ve doygunluk sağlayan keyif halidir.”

“Babayla olan ilişki oldukça farklıdır. Ana içinden çıktığımız yuva, doğa, toprak, okyanustur. Baba bu doğal yuvada hiçbir şey temsil etmez. Çocukla yaşamının ilk yıllarında şöyle bir ilişki olmuştur, o ilk dönemlerde çocuk için taşıdığı önemin, anneninkiyle karşılaştırılması mümkün değildir. Ama baba doğal dünyayı temsil etmiyorsa da, insan varlığının diğer kutbunun düşünceler dünyasının, insan yapısı şeylerin, kural ve emirlerin, disiplinin, gezme ve maceranın temsilcisidir. Baba, çocuğun öğretmeni, yaşamındaki yol göstericidir.”

“Sevgi aslında özgün bir kişiyle olan ilişki değil, sevgi bir tavır, sadece bir sevgi nesnesine değil tüm dünyaya karşı bağlılığı belirleyen bir karakter yönelimidir.”

“Tüm sevgi çeşitlerinden önce var olan ve en temel sevgi kardeşlik sevgisidir. Bununla, bir başka insana gösterilen sorumluluğu, ilgiyi, saygıyı, onu tanımayı, onun yaşamını sürdürmesini istemeyi kastediyorum.”

“Sevgi ta derinden özlenen bir şeyken, öbür şeylerin hepsi sevgiden daha önemli sayılır. Başarı, ün, para, güç, bunları elde etmek için varımızı yoğumuzu veririz; sevmeyi öğrenmek içinse hiçbir şey yapmayız.”

“Eğer sevgi olgunluk, üretici kişilik gerektiriyorsa, ileri uygarlıkta yaşayan bir birey için sevebilme yetisi o uygarlığın ortala insan üzerindeki etkisine bağlıdır.”

“İster marangozluk olsun, ister doktorluk, ister sevme sanatı hangisini ele alırsak alalım, her sanatın uygulanmasında bazı gereksinimler vardır. Her şeyden önce bir sanatın uygulanmasında, disipline gereksinim duyulur.”

“Yoğunlaşmanın, bir sanatta ustalaşmak için gerekli olduğunu kanıtlamaya pek gerek yoktur. Herhangi bir sanatı öğrenmeyi denemiş olan bir kişi bilmelidir.”

“Üçüncü etken sabırdır. Bir sanatta ustalaşmış herkes, sanatta bir amaca ulaşmak için sabrın gerekli olduğunu bilecektir. Eğer kişi sonuca ulaşmak isterse, asla bir sanat öğrenemez.”

Evet bu kadar, umarım aklınızda kitaba dair fikir oluşmuştur. Merak ettiyseniz hemen okumaya başlamanızı tavsiye ederim. Sonraki yazılarımda görüşmek üzere.

İyi okumalar..

--

--

Cennet Ceylan
Cennet Ceylan

Written by Cennet Ceylan

Somewhere, something incredible is waiting to be known.. EEE

No responses yet